NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عُثْمَانُ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
وَأَحْمَدُ
بْنُ
عَبْدَةَ
الْمَعْنَى
أَنَّ
سُفْيَانَ
بْنَ
عُيَيْنَةَ
أَخْبَرَهُمْ
عَنْ عَمْرِو
بْنِ دِينَارٍ
عَنْ
الزُّهْرِيِّ
عَنْ مَالِكِ
بْنِ أَوْسِ
بْنِ
الْحَدَثَانِ
عَنْ عُمَرَ
قَالَ كَانَتْ
أَمْوَالُ
بَنِي
النَّضِيرِ
مِمَّا
أَفَاءَ
اللَّهُ
عَلَى
رَسُولِهِ
مِمَّا لَمْ
يُوجِفْ
الْمُسْلِمُونَ
عَلَيْهِ بِخَيْلٍ
وَلَا
رِكَابٍ
كَانَتْ
لِرَسُولِ اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
خَالِصًا
يُنْفِقُ
عَلَى أَهْلِ
بَيْتِهِ
قَالَ ابْنُ
عَبْدَةَ
يُنْفِقُ
عَلَى
أَهْلِهِ
قُوتَ سَنَةٍ
فَمَا بَقِيَ
جَعَلَ فِي
الْكُرَاعِ
وَعُدَّةً
فِي سَبِيلِ
اللَّهِ
عَزَّ وَجَلَّ
قَالَ ابْنُ
عَبْدَةَ فِي
الْكُرَاعِ
وَالسِّلَاحِ
Hz. Ömer'den demiştir
ki:
Nadiroğulları'nın
malları, müslümanların, üzerine at ve deve sürmeden Allah'ın Rasûlüne vermiş
olduğu ganimetlerdendi ve (bu mallar) sırf Rasûlullah (S.A.V.)'e aitti. (Hz.
Nebi bu malları) ev halkının geçimine sarfederdi.
(Musannif Ebû Davud'un
şeyhi) îbn Abde (bu cümleyi) "ailesinin senelik rızkına sarf ederdi"
diye rivayet etmiştir. Geri kalanını da (harp için gerekli olan) atların
temininde ve Allah yolunda (yapılacak savaş uğrunda) harcardı. îbn Abde (bu son
cümleyi) "At ve silah (temini) uğrunda (sarf ederdi)” diye rivayet etti.
İzah:
Buhârî cihad, Müslim
cihad, Nesâî fey', Ahmed b. Hanbel 1-25, 48.
Şafiî ulemasından İmam
Nevevî'nin açıklamasına göre, raetinde geçen "Bu mallar sırf Rasûlullah
(S.A.V.)'e aitti." cümlesi, kâfirlerden savaşsız olarak alınan
ganimetlerin (fey'in) tümünün Hz. Peygambere ait olduğunu söyleyen Cumhur
ulema lehine, fey' yirmibeş parçaya bölünür bunun yirmibiri Hz. Nebi'e kalan
dört hisse de Hz. Nebi'in yakınlarıyla yetimler, miskinler ve yolda kalmış
yolcular arasında paylaştırılır. Yani bu dört sınıftan her birine bir hisse
verilir diyen imam Şafiî'nin aleyhine bir delildir.
Bu mevzuda Hafız Îbn
Hacer şöyle diyor: Ulema, fey gelirlerinin nerelere sarf edileceği mevzuunda
ihtilafa düşmüşlerdir.
İmam Mâlik'e göre, (Hz.
Nebiin afatından sonra kâfirlerden alınan) fey gelirleri aynen ganimetlerden
ayrılan beşte bir (humus) hissesi gibi hazineye konur ve devlet başkanı kendi
içtihadına göre Hz. Nebiin akrabalarına sarf eder.
Cumhuru ulemaya göre;
harple alınan ganimetlerin beşte biri Enfâl sûresinde belirtilen müslümanlara
sarfedilir. Fakat feyin tasarrufu devlet reisine aittir. Devlet reisi
müslümanların maslahatına en uygun gördüğü yerlere sarf eder. Cumhurun bu
mevzudaki delili Hz. Ömer'in;
"Bu fey sadece
Rasûlullah (S.A.V.)'e aitti" mealindeki sözüdür.
Hattâbî'nin
açıklamasına göre, İmam Şafiî'nin bu mevzudaki delili: "Allah'ın o kent
halkından Rasûlüne verdiği ganimetler, Allah'a, Rasûle, (Ra-sûle) akrabalığı olanlara
yetimlere, yoksullara, (yolda kalan) volcuya aittir..."[Haşr 7] âyet-i
kerimesidir.
İmam Şafiî hazretlerine
göre, bu âyet-i kerimede geçen (Allah için) kelimesi Allah yolunda sarf
edilmek üzere bir hisse ayrılması gerektiğini ifade için değil, sadece Allah
ismiyle teberrük için zikredilmiştir. Çünkü bir işe Allah ismiyle başlamak, o
İşe bereket getirir.
Bu bakımdan âyet-i
kerimede ifade edilen husus fey gelirlerinin Allah isminden sonra zikredilen
beş kişi arasında sarf edileceği hususudur. Müfessirlerden bazıları da bu
görüştedirler.
Şa'bi ile Atâ b. Ebî
Rebah'a göre, âyet-i kerimede zikredilen Allah'ın hissesi ile Rasûlunün
hissesinden maksat iki ayrı hisse değildir. Bir hissedir.Ka-tâde'ye göre, bu
beşte bir hissenin beşte biri Allah'ındır. Geriye kalan da beşe bölünerek
Allah'ın Rasûlü, onun yakınları, yetimler, yoksullar ve yolda kalan yolcular
arasında bölüştürülür.
el-Hasen b. Muhammed -
el-Hanefîyye'ye göre, âyet-i kerimede geçen Allah ismi Allah için ayrı bir hisse
ayrılmasını ifade için değil, teberrük için zikredilmiştir.
Yine Hattâbî'nin
açıklamasına göre, Cumhur ulema ile İmâm Şafiî arasındaki, feylerinde diğer
ganimetler gibi taksim edilip edilmeyeceği mevzuundaki, ihtilaf, Haşır
süresindeki feyle ilgili yedinci âyeti ve ganimetlerin taksiminden bahseden
Enfâl sûresinin kırkbirinci âyetiyle ilgili olup olmadığı hususundaki
ihtilaftan kaynaklanmaktadır.
İmam Şafiî, sözü geçen
Enfal sûresinde zikredilen ganimetlerin verileceği kimselerin, aynen Haşr
sûresinin yedinci âyetinde zikredilmesine bakarak, fey gelirlerinin de aynen
ganimetler gibi taksim edileceğine hükmetmiştir.
Yine İmam Şafiî (r.a)'e
göre, Haşr sûresinin sekizinci âyetinin başında atıf harfi bulunmadığından haşr
sûresinin yedinci âyetiyle ilgisi yoktur. Başlı başına ayrı bir âyettir.
Ganimetin beşte biri ile fey'in tamamı da beytül-malin olup imamın tasarrufu
altında bulunduğunu ve imamın onu kendi içtihadına göre, müslümanlardan uygun
gördüğü herkese harcayabileceğini söyleyen Cumhur ulemaya göre, fey'in sarf
yerlerini açıklayan Haşr suresinin yedinci âyetinin ganimetlerin sarf yerini
açıklayan Enfal sûresinin kırkbirinci âyetiyle hiç ilgisi yoktur.
Çünkü fey âyetinde
zikredilen sınıflardan maksat, sadece o sınıfların kendileri değildir, onların
temsil ettiği umum müslümanlardır. Ve söz konusu âyetin hemen arkasından gelen
âyetlerde bu beş sınıfın dışındaki müslümanlardan bahsedilmesi de bunu ortaya
koyduğu gibi, metinde geçen "şu âyetler müslümanlarm hepsini içine
almaktadır." Cümlesi de bu görüşü te'yid etmektedir.
Her ne kadar
"Allah'ın onlardan Nebiine verdiği ganimetlere gelince siz (onu elde
etmek için) onun üzerine ne at ne de deve sürdünüz[Haşr 6] âyetinde sadece Hz.
Nebi'e ait olan fey gelirlerinden bahsedilirken onu takibeden âyette Hz. Nebiin
dışında başka sınıflara da verilmesi ica-beden gelirlerden bahsediliyorsa da bu
durum ikinci âyette bahsedilen gelirlerin kendinden önceki âyetteki fey'den
tamamen ayrı olmasını gerektirmediği gibi, Enfal sûresinin kırkbirinci âyetinde
açıklanan ganimetlerin aynısı olmasını da gerektirmez. Gerçi Haşr sûresinin
yedinci âyetiyle Enfâl sûresinin kırkbirinci âyeti arasında bir benzerlik
vardır. Fakat iyi dikkat edilirse, bu iki âyet arasında çok önemli bir fark
vardır.
Merhum Muhammed Hamdi Yazır
efendi meşhur tefsirinde bu farkı şöyle açıklıyor. "Fakat orada humus
tasrih edildiği halde burada tasrih olunmamış. Binaenaleyh ganimetin humusu
alınıp beş şehm üzerine sarf olunursa da her feyin humsu alınmak lazım gelmez.
Onun için hanefiyye, ganimetten maada olan feylerin tahmisi icâb etmeyerek bu
ve bundan sonraki âyetlerin gösterdiği veçhile ehem mühimme takdim edilerek
umum müslümanın mesalihına sarf olunmasına kail olmuşlardır ki, burada
zikrolunanlar en mühimlerini teşkil eder.[Elmalılı Yazır M.H., Hak dini Kuran
dili tefsiri VI1-4825.]